
Bir ülkenin askeri gücü, sadece sınırlarını savunma yeteneğiyle değil, aynı zamanda potansiyel bir tehdidi daha doğmadan, kaynağında ve yüzlerce kilometre ötede etkisiz hale getirme kabiliyetiyle ölçülür. Bu "stratejik vuruş gücü," en caydırıcı konvansiyonel silahlardan olan balistik füzeler ve uzun menzilli topçu roketleriyle sağlanır. Türkiye, bu kritik alanda ROKETSAN'ın mühendislik dehasıyla adeta bir sanat eseri gibi işlediği KASIRGA, BORA ve en son yıldızı TAYFUN füzeleriyle tarihi bir sıçrama yaşadı.
Bu platformlar, sadece birer roket veya füze değil; Türkiye'nin jeopolitik denklemlerdeki elini güçlendiren, "beklenmeyeni yapabilme" kapasitesini kanıtlayan ve gerektiğinde düşman hatlarının en derinindeki kritik hedefleri vurabilen stratejik bir iradenin yansımasıdır. Gelin, bu roket sanatçılarının eserlerini yakından tanıyalım.
KASIRGA, aslında bir "Topçu Roketi" olarak sınıflandırılır, ancak yetenekleri onu klasik roketlerden ayırır. Sahadaki topçu birliklerinin menzilinin yetmediği, ancak savaş uçaklarını riske atmak için de çok yakın olan cephe gerisindeki yüksek öncelikli hedefleri vurmak için tasarlanmıştır.
Görevi: Düşman komuta kontrol merkezleri, lojistik toplanma bölgeleri, topçu ve hava savunma bataryaları gibi kritik hedefler.
Menzil ve Hassasiyet: 300 mm çapındaki bu roket sistemi, 120 kilometreye varabilen menziliyle cephe hattının çok ötesine ulaşır. En önemli özelliği ise güdümlü olmasıdır. GPS ve Ataletsel Navigasyon Sistemi (ANS) sayesinde, hedefi sadece birkaç metrelik bir sapmayla (düşük CEP değeri) vurabilir. Bu, onu "akılsız" roketlerden ayıran ve bir cerrah hassasiyeti kazandıran özelliğidir.
Etkisi: KASIRGA, düşmanın savaşma azmini ve kabiliyetini doğrudan hedef alır. Savaş daha cepheye gelmeden, düşmanın planlama ve destek altyapısını felç etme gücü sunar.
KASIRGA, cephe gerisini hedef alırken, BORA füzesi oyunu tamamen değiştirerek Türkiye'yi "Taktik Balistik Füze" sahibi ülkeler ligine soktu. Artık hedefler sadece cephe gerisi değil, bir ülkenin stratejik derinliklerindeki askeri üsler veya önemli tesislerdir.
Stratejik Menzil: 280+ kilometre menziliyle BORA, bir ülkenin sınırlarından ateşlenerek komşu bir ülkedeki kritik bir hedefi vurabilme yeteneği sağlar. Bu, Türkiye için muazzam bir stratejik caydırıcılıktır.
Yüksek Tahrip Gücü: Yaklaşık 470 kg'lık güçlü harp başlığı, korunaklı hedeflere karşı dahi yüksek bir yıkım gücü sunar.
Operasyonel Başarı: BORA füzesi, TSK tarafından operasyonel olarak kullanılmış ve hedefini tam isabetle vurduğu test atışlarıyla rüşdünü ispatlamıştır. Ayrıca, "Khan" adıyla Endonezya'ya ihraç edilmesi, onun uluslararası alanda da kabul görmüş bir sistem olduğunun en net kanıtıdır. BORA, Türkiye'nin artık stratejik hedefleri vurmak için sadece hava kuvvetlerine bağımlı olmadığının ilanıdır.
Tam Türkiye'nin balistik füze yeteneği BORA ile sınırlı zannedilirken, 2022 yılının sonunda yapılan test atışıyla TAYFUN projesi tüm dünyaya duyuruldu. TAYFUN, Türkiye'nin füze teknolojisindeki ufkunu ve iddiasını bambaşka bir seviyeye taşıdı.
Oyun Değiştiren Menzil: Yapılan ilk test atışında 561 kilometre uzaklıktaki bir hedefi başarıyla vuran TAYFUN, Türkiye'yi resmen Kısa Menzilli Balistik Füze (SRBM) sahibi bir ülke konumuna getirdi. Bu menzil, Türkiye'nin bölgesindeki neredeyse tüm potansiyel stratejik hedefleri kendi topraklarından vurabilmesi anlamına gelir.
Geliştirme Potansiyeli: TAYFUN, bir projenin ilk adımıdır. Daha uzun menzilli (Tayfun-2, vb.) ve daha gelişmiş başlıklara sahip versiyonlarının geliştirilmesi, projenin doğal bir sonraki adımı olacaktır. Ağustos 2025 itibarıyla yeni test atışları ve geliştirme faaliyetleri büyük bir gizlilikle sürmektedir.
Maksimum Caydırıcılık: TAYFUN'un varlığı, potansiyel bir düşmanın Türkiye'ye karşı bir hamle yapmadan önce düşünmesi gereken denklemi kökten değiştirmiştir. Artık sadece sınırlar değil, başkentler ve en korunaklı stratejik varlıklar bile Türk füzelerinin menzili içindedir. Bu, konvansiyonel caydırıcılığın zirve noktalarından biridir.
ROKETSAN'ın "roket sanatçıları," KASIRGA ile başlayıp, BORA ile olgunlaşan ve TAYFUN ile zirveye tırmanan bir yetenek sergilemektedir. Bu füzeler, sadece demir ve baruttan ibaret değildir. Onlar, Türk mühendisliğinin, stratejik aklının ve milli bağımsızlık iradesinin en keskin ifadeleridir. Bu sistemler sayesinde Türkiye, artık kendi göbeğini kendi kesebilen, tehditleri kaynağında yok edebilen ve masaya oturduğunda arkasında duran gerçek bir konvansiyonel vuruş gücüne sahip olduğunu dostuna da düşmanına da net bir şekilde göstermektedir.