
Savaş meydanlarında oyunun kuralları değişti. Eskiden "daha hızlı" veya "daha yüksekten" uçan kazanırdı. Bugün ise kazanan tek bir özelliğe sahip: "Görünmezlik." Gökyüzünde süzülen tonlarca ağırlığındaki metal yığınları, nasıl oluyor da gelişmiş radar ekranlarında bir kuş sürüsü, hatta bir tenis topu kadar küçük görünebiliyor?
Bu yazımızda, İnsansız Hava Araçlarını (İHA) gökyüzünün hayaletlerine dönüştüren mühendislik harikalarını, malzeme bilimini ve geometrik sırları detaylıca inceliyoruz.
Halk arasında "görünmezlik" olarak bilinse de teknik literatürde buna "Düşük Görünürlük" (Low Observability) denir. Amaç, uçağın tamamen yok olması değil; radar, kızılötesi (ısı), görsel ve akustik algılayıcılar tarafından tespit edilme mesafesini düşmanın tepki veremeyeceği kadar kısaltmaktır.
Bir İHA'nın radarda görünmemesi için temelde iki ana düşmanı yenmesi gerekir:
Geometri: Radar dalgalarının çarpıp geri dönmesi.
Malzeme: Yüzeyin elektromanyetik enerjiyi yansıtması.
Radarlar çalışma prensibi olarak sesin yankısına benzer. Bir radyo dalgası gönderirler ve bu dalga bir cisme çarpıp geri dönerse, cismin yerini tespit ederler. Standart uçakların dik kuyrukları, motor girişleri ve kanat altı mühimmatları, radar dalgalarını mükemmel şekilde geri yansıtan birer aynadır.
Stealth İHA'lar (örneğin TUSAŞ Anka-3 veya ABD yapımı RQ-170), "Uçan Kanat" tasarımıyla bu sorunu çözer.
Kuyruksuz Tasarım: Dikey yüzeyler tamamen kaldırılır.
Keskin Açılar: Gövde üzerindeki açılar, gelen radar dalgasını kaynağına (radara) geri göndermek yerine, uzay boşluğuna veya farklı yönlere saptıracak şekilde hesaplanır.
Mükemmel geometri bile tek başına yeterli değildir. İşte burada devreye nanoteknoloji ve malzeme bilimi girer. İHA'nın dış yüzeyi, Radar Soğurucu Malzeme (Radar Absorbent Material - RAM) ile kaplanır.
Bu malzemeler nasıl çalışır?
Enerji Dönüşümü: Özel demir bilye boyaları, karbon nanotüpler veya köpük bazlı emiciler, gelen radar dalgasını bünyesine hapseder.
Isıya Çevirme: Elektromanyetik dalga, malzeme içindeki moleküler titreşimle çok düşük seviyeli bir ısı enerjisine dönüştürülür. Yani radar dalgası geri dönmez, yüzeyde "yutulur."
Sadece radardan saklanmak yetmez; ısı güdümlü füzelerden de kaçmak gerekir. Jet motorları binlerce derecelik ısı yayar. Stealth İHA'larda motor genellikle gövdenin derinliklerine gömülüdür.
Serpartin Hava Alıkları: Motorun hava girişi "S" şeklindedir. Bu sayede radar dalgaları motorun dönen türbin pallerini (ki en çok yansıma yapan yerdir) göremez.
Egzoz Soğutma: Çıkan sıcak gaz, dışarıdan alınan soğuk hava ile karıştırılarak ve yassı egzoz çıkışlarından verilerek termal iz minimize edilir.
Bu teknolojinin zirve noktası olan bazı platformlar şunlardır:
TUSAŞ Anka-3 (Türkiye): Derin taarruz yeteneğine sahip, kuyruksuz uçan kanat tasarımına sahip yerli gururumuz. Düşük radar kesit alanı sayesinde düşman hava savunma sistemlerini (SEAD görevi) imha etmek için tasarlandı.
B-21 Raider (ABD): Yeni nesil stratejik bombardıman uçağı. Seramik kompozit kaplamaları sayesinde, kendisinden önceki B-2 Spirit'ten çok daha gelişmiş bir gizliliğe sahip.
S-70 Okhotnik (Rusya): Ağır sınıf stealth İHA. İnsanlı uçaklarla (Su-57) kol uçuşu yaparak, önden gidip tehlikeli bölgeleri tarayan bir "sadık kanat adamı."
"Mükemmel gizlilik" durağan bir kavram değildir. Radarlar geliştikçe (örneğin Kuantum Radarlar), stealth teknolojileri de gelişmek zorundadır. Bugünün sırrı, nano-boyutlu malzemelerde ve yapay zeka destekli uçuş algoritmalarında saklıdır. Geleceğin savaşlarını, en güçlü motorlara sahip olanlar değil, en iyi saklananlar kazanacaktır.