Kategoriler
Kıbrıs Ambargosundan Milli Uçak Gemisine: Türk Savunma Sanayisinin 40 Yıllık Destanı

Kıbrıs Ambargosundan Milli Uçak Gemisine: Türk Savunma Sanayisinin 40 Yıllık Destanı

01.08.2025
1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından uygulanan ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin modernizasyon çabalarını sekteye uğratan silah ambargosu, Türkiye için bir dönüm noktası oldu. Dışa bağımlılığın getirdiği zorlukları en acı şekilde tecrübe eden Türkiye, bu tarihten itibaren kendi kendine yetebilen bir savunma sanayisi kurma yolunda kararlı adımlar attı. O gün atılan tohumlar, bugün meyvelerini milli uçak gemisi TCG Anadolu gibi stratejik platformlarla veriyor. İşte Kıbrıs ambargosundan milli uçak gemisine uzanan, Türk savunma sanayisinin ilham verici 40 yıllık destanı.

1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından uygulanan ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin modernizasyon çabalarını sekteye uğratan silah ambargosu, Türkiye için bir dönüm noktası oldu. Dışa bağımlılığın getirdiği zorlukları en acı şekilde tecrübe eden Türkiye, bu tarihten itibaren kendi kendine yetebilen bir savunma sanayisi kurma yolunda kararlı adımlar attı. O gün atılan tohumlar, bugün meyvelerini milli uçak gemisi TCG Anadolu gibi stratejik platformlarla veriyor. İşte Kıbrıs ambargosundan milli uçak gemisine uzanan, Türk savunma sanayisinin ilham verici 40 yıllık destanı.

 

Ambargo Krizinden Doğuş: Milli Sanayi Hamlesi

 

1974 yılı, Türkiye’nin savunma sanayisi tarihine bir milat olarak kazındı. Kıbrıs Barış Harekatı sonrası ABD tarafından uygulanan silah ambargosu, o dönemde büyük ölçüde dış yardımlara bağımlı olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) hazırlıksız yakaladı. Mevcut silah sistemlerinin bakım ve idamesi dahi zorlaşırken, modernizasyon projeleri rafa kaldırıldı. Bu kriz ortamı, Türkiye’ye acı bir ders verdi: Milli güvenlik, milli bir savunma sanayisi olmadan tam anlamıyla sağlanamazdı.

Bu bilinçle hareket eden Türkiye, ambargonun hemen ardından milli savunma sanayisini güçlendirmek için bir dizi önemli adım attı. Bu dönemin en somut ve stratejik hamlelerinden biri, 1975 yılında ASELSAN’ın kurulması oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin haberleşme ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulan ASELSAN, bugün dünyanın en büyük savunma sanayi şirketleri arasında yer alarak, Türkiye’nin teknolojik bağımsızlık mücadelesinin sembolü haline geldi. ASELSAN’ı, ROKETSAN, TUSAŞ (Türk Havacılık ve Uzay Sanayii), HAVELSAN gibi diğer vakıf şirketlerinin kuruluşu izledi. Bu kurumlar, Türk savunma sanayisinin ana omurgasını oluşturarak, yıllar içinde özgün ve milli projelerin hayata geçirilmesinde kilit rol oynadılar.

 

Kilometre Taşları: Özgün Projeler ve İhracat Başarıları

 

1980’ler ve 90’lar, atılan temellerin üzerinde yükselen projelerin filizlendiği yıllar oldu. Zırhlı araçlardan, elektronik harp sistemlerine, roket ve füze teknolojilerinden, deniz platformlarına kadar geniş bir yelpazede yerli üretim faaliyetleri hız kazandı. MİLGEM (Milli Gemi) projesi bu dönemin en dikkat çekici başarılarından biridir. Ada sınıfı korvetlerle başlayan bu proje, Türkiye’nin kendi savaş gemisini tasarlayıp üretebilme kabiliyetini tüm dünyaya gösterdi.

2000’li yıllar ve sonrası ise Türk savunma sanayisinin şaha kalktığı bir dönem oldu. Özellikle insansız hava aracı (İHA) ve silahlı insansız hava aracı (SİHA) teknolojilerinde kaydedilen ilerleme, Türkiye’yi bu alanda dünyanın lider ülkelerinden biri konumuna getirdi. Baykar tarafından geliştirilen Bayraktar TB2 SİHA’ları, Suriye, Libya ve Karabağ’da elde ettikleri başarılarla uluslararası alanda büyük yankı uyandırdı ve Türk savunma sanayisinin ihracat potansiyelini gözler önüne serdi.

Atak helikopteri, Altay ana muharebe tankı, Hürkuş temel eğitim uçağı, Göktürk keşif ve gözetleme uyduları gibi nice proje, Türkiye’nin kara, hava ve uzay alanlarındaki teknolojik yetkinliğini pekiştirdi. Bu projeler, sadece TSK’nın ihtiyaçlarını karşılamakla kalmadı, aynı zamanda dost ve müttefik ülkelere yapılan ihracatlarla Türkiye’nin uluslararası alandaki etkinliğini de artırdı.

 

Destanın Zirvesi: Milli Uçak Gemisi TCG Anadolu

 

Kırk yıllık bu meşakkatli yolculuğun en somut ve görkemli çıktılarından biri, hiç şüphesiz Türkiye’nin ilk milli uçak gemisi olan TCG Anadolu’dur. Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi (LHD) olarak klasifiye edilen TCG Anadolu, Türk donanma tarihinin en büyük savaş gemisi olma özelliğini taşıyor. Ancak onu dünya çapında benzersiz kılan asıl özelliği, üzerine konuşlandırılacak SİHA’lar ile dünyanın ilk “SİHA gemisi” olacak olmasıdır.

TCG Anadolu, Türkiye’nin sadece denizlerdeki gücünü değil, aynı zamanda küresel ölçekteki stratejik güç aktarım kabiliyetini de bir üst seviyeye taşıyor. Amfibi harekat kabiliyetinin yanı sıra, insani yardım operasyonlarında da etkin bir rol üstlenebilecek olan bu dev platform, Türk savunma sanayisinin ulaştığı son noktayı temsil ediyor. Kıbrıs’ta yaşanan acı tecrübenin ardından başlayan bağımsızlık mücadelesi, bugün Ege’den Akdeniz’e, Karadeniz’den okyanuslara uzanabilecek bir vizyonun ve gücün simgesi haline gelmiştir.

Sonuç olarak, 1974 ambargosuyla başlayan ve zorluklarla dolu geçen 40 yılı aşkın süre, Türk savunma sanayisi için bir yeniden doğuş hikayesidir. Bu süreç, Türkiye’nin krizleri fırsata çevirme yeteneğinin, mühendislerinin ve işçilerinin azminin ve milli bir vizyon etrafında kenetlenmenin ne denli büyük başarılar getirebileceğinin en açık kanıtıdır. TCG Anadolu, bu büyük destanın sadece bir bölümüdür ve Türkiye’nin savunma sanayisindeki bağımsızlık yürüyüşü, yeni ve daha büyük hedeflerle kararlılıkla devam etmektedir.