
Bir zamanlar sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanan, dışa bağımlılığı kırmayı hedefleyen Türk savunma sanayisi, bugün bambaşka bir kimliğe büründü. Kendi platformlarını tasarlayıp üretmenin ötesine geçerek, kırdığı ihracat rekorları, imza attığı stratejik iş birlikleri ve uluslararası fuarlardaki göz dolduran varlığı ile artık dünya sahnesinin en dikkat çekici aktörlerinden biri. Peki, "Made in Türkiye" damgalı savunma ürünleri dünyanın dört bir yanında nasıl bu kadar talep görür hale geldi? Bu başarı, sadece bir ürün satışı mı, yoksa daha derin bir stratejik aklın yansıması mı?
Türk savunma sanayisinin küresel vitrindeki yükselişinin fitilini ateşleyen şüphesiz insansız hava aracı (İHA) ve silahlı insansız hava aracı (SİHA) teknolojileri oldu. Özellikle Baykar tarafından geliştirilen Bayraktar TB2, Suriye, Libya, Karabağ ve Ukrayna gibi farklı coğrafyalardaki çatışmaların seyrini değiştirerek, modern harp konseptlerini alt üst etti. Bu "oyun değiştirici" etki, Türkiye'ye sadece bir ürün ihraç etme fırsatı sunmadı; aynı zamanda sahada kanıtlanmış, etkin ve maliyet-etkin çözümler sunan güvenilir bir teknoloji ortağı kimliği kazandırdı.
Bu başarı, bir kartopu etkisi yarattı:
İhracat Pazarı Çeşitlendi: Başta Katar, Azerbaycan, Ukrayna ve Polonya olmak üzere, Avrupa'dan Afrika'ya, Orta Asya'dan Körfez ülkelerine kadar 30'dan fazla ülke, Türk SİHA'larını envanterine kattı. Bu, tek bir ürünün bir ülkenin ihracat portföyünü ne denli dönüştürebileceğinin en somut örneği oldu.
Diğer Ürünlerin Önü Açıldı: SİHA'larla kazanılan itibar, diğer Türk savunma sanayii ürünlerine olan ilgiyi de artırdı. TUSAŞ'ın ürettiği ANKA SİHA'lar, ATAK helikopterleri, zırhlı kara araçları, hassas güdüm kitleri ve deniz platformları da bu pozitif rüzgardan faydalanarak yeni ihracat başarılarına imza attı.
Türk savunma sanayisinin uluslararası alandaki başarısı, tek taraflı bir "satıcı-alıcı" ilişkisine dayanmıyor. Türkiye, iş birliği yaptığı ülkelerle ortak üretim, teknoloji transferi ve yerel sanayiyi geliştirme gibi modelleri de içeren uzun vadeli stratejik ortaklıklar kuruyor.
Ortak Üretim ve Teknoloji Transferi: Türkiye, platformlarını sattığı ülkelerin kendi savunma sanayii yeteneklerini geliştirmelerine de olanak tanıyor. Örneğin, Pakistan ile MİLGEM korvetlerinin ortak üretimi veya çeşitli ülkelerle zırhlı araçların yerel olarak montajı gibi projeler, bu yaklaşımın en iyi örnekleridir. Bu model, alıcı ülkeler için sadece bir ürün tedarikinden çok daha fazlasını ifade ediyor ve Türkiye'yi tercih edilen bir ortak haline getiriyor.
Çok Uluslu Projelerde Aktif Rol: Türkiye, NATO gibi ittifaklar içerisindeki sorumluluklarını yerine getirirken, aynı zamanda çok uluslu savunma projelerinde de aktif bir oyuncu olarak yer alıyor. Bu, hem teknolojik yetkinliğini sergilemesine hem de küresel savunma sanayii ağıyla entegrasyonunu güçlendirmesine olanak tanıyor.
Dost ve Müttefik Ülkelere Destek: Türkiye, kendi geliştirdiği kritik teknolojileri, dost ve müttefik ülkelerin savunma ihtiyaçlarını karşılamak için de sunuyor. Bu durum, diplomatik ilişkileri güçlendiren ve Türkiye'nin bölgesel bir güç olarak etkinliğini artıran önemli bir "akıllı güç" unsuru olarak öne çıkıyor.
Uluslararası savunma sanayii fuarları, Türk şirketlerinin en yeni teknolojilerini sergilediği ve yeni iş birliklerinin temellerinin atıldığı en önemli platformlardır. İstanbul'da düzenlenen IDEF, bugün dünyanın en prestijli savunma fuarlarından biri haline gelmiştir. Bunun yanı sıra, Malezya'daki DSA'dan, Paris'teki Eurosatory'ye kadar dünyanın dört bir yanındaki fuarlarda Türk firmaları, stantları en çok ilgi çeken katılımcılar arasında yer alıyor. Bu fuarlar, sadece ürün tanıtımı değil, aynı zamanda Türk savunma sanayisinin ulaştığı vizyonun ve özgüvenin de bir göstergesidir.
Türk savunma sanayisinin ihracat rekorları ve uluslararası iş birlikleri, bir gecede elde edilmiş bir başarı değil; yıllar süren yatırımın, sabrın, mühendislik dehasının ve stratejik bir aklın ürünüdür. Türkiye, artık sadece kendi sınırlarını koruyan değil, aynı zamanda dost ve müttefiklerinin güvenliğine de katkıda bulunan, teknoloji üreten ve bunu dünya ile paylaşan küresel bir oyuncudur. "Made in Türkiye" damgası, bugün dünya savunma pazarında kalite, güvenilirlik ve sahada kanıtlanmış performans anlamına gelmektedir ve bu, uzun soluklu yolculuğun en değerli meyvesidir.