
Modern hava harbinin en önemli kuralı değişti: Artık en hızlı olan değil, en geç fark edilen hayatta kalıyor. İnsansız Hava Araçları (İHA) için bu kural, hayati bir önem taşıyor. Bir İHA'nın düşman radar ekranında bir yolcu uçağı kadar mı yoksa bir kuş kadar mı görüneceğini belirleyen faktöre Radar Kesit Alanı (RCS) diyoruz.
Peki, elektronik karıştırma (Jamming) kullanmadan, sadece fizik kuralları ve mühendislik ile bir uçak nasıl "görünmez" olur? İşte karşınızda Pasif Stealth teknolojisinin detayları.
En basit tabiriyle RCS; bir objenin üzerine gelen radar dalgalarını ne kadar güçlü bir şekilde kaynağa geri yansıttığının ölçüsüdür.
Elinizde bir el feneri olduğunu ve karanlık bir odada olduğunuzu düşünün. Karşınızda dev bir ayna varsa (Yüksek RCS), ışık size aynen geri döner ve yerini hemen belli eder. Ancak karşınızda siyah, açılı yüzeylerden oluşan mat bir cisim varsa (Düşük RCS), ışık sağa sola saçılır ve size geri dönmez. Pasif stealth'in temel amacı, uçağı o "mat ve açılı cisme" dönüştürmektir.
Mühendisler, RCS değerini düşürmek için doğada bulunmayan formları ve özel malzemeleri bir araya getirir. İşte en etkili 3 yöntem:
RCS azaltmanın en etkili yolu, gelen radar sinyalini geldiği yere değil, başka bir yöne (genellikle yukarı veya aşağı) sektirmektir.
Yüzey Eşitleme (Faceting): Eski nesil F-117 gibi uçaklarda gördüğümüz keskin, elmas benzeri köşeli yapılar bunun ilk örneğidir. Günümüzde ise bu teknik evrildi. ANKA-3 veya Kızılelma gibi platformlarda gövde kenarları ve kanat açıları birbirine paralel olacak şekilde tasarlanır (Planform Alignment). Bu sayede radar parlaması (spike) sadece çok dar bir açıda gerçekleşir ve radarın uçağı sürekli takip etmesi imkansızlaşır.
Kuyruksuz Tasarım: Dikey kuyruklar (stabilizeler), radarda en çok parlayan yüzeylerden biridir. Uçan kanat (flying wing) tasarımı, dikey kuyruğu tamamen ortadan kaldırarak yanal RCS değerini minimuma indirir.
Bir jet motorunun önündeki türbin bıçakları, radar dalgaları için dev birer aynadır. Eğer radar sinyali motorun içine girerse, bıçaklardan yansıyarak çok güçlü bir sinyal olarak geri döner.
Çözüm: Serpentine (S-Duct) Hava Alıkları: Pasif stealth tasarımında motor, gövdenin derinliklerine gömülür ve hava girişi "S" şeklinde kıvrımlı bir tünelden sağlanır. Dışarıdan bakıldığında (veya radar sinyali gönderildiğinde) motorun fanı görülmez. Sinyal, S şeklindeki kanalın duvarlarına çarparak sönümlenir ve motora ulaşsa bile geri çıkamaz.
Gövde üzerindeki en ufak bir kapak boşluğu veya vida, radar dalgaları için bir "fener" etkisi yaratabilir.
Testere Dişi Kapaklar: İniş takımı kapakları, silah yuvası kapakları veya servis panelleri düz çizgiler halinde kesilmez. Bunun yerine zikzaklı, testere dişi formunda tasarlanır. Bu yapı, yüzey akımlarının (traveling waves) sürekliliğini sağlar ve radar dalgalarının kapak kenarlarından geri yansımasını engeller. F-35 ve Milli Muharip Uçak KAAN'ın kapak tasarımlarında bu detayı net bir şekilde görebilirsiniz.
Geometri işin %70'ini hallederken, kalan %30 malzeme bilimiyle çözülür. Gövde üzerindeki sivri kenarlar, kanat hücum kenarları ve hava alığı dudakları, Radar Yutucu Malzemeler (RAM) ve nano kompozitler ile kaplanır. Bu malzemeler, geometrik olarak saptırılamayan inatçı radar sinyallerini ısı enerjisine dönüştürerek yutar.
Pasif stealth, bir sihir değil; aerodinamik, malzeme bilimi ve elektromanyetik teorinin mükemmel bir dengesidir. Türkiye'nin ANKA-3 ve Kızılelma gibi projeleriyle girdiği bu lig, hava sahasındaki üstünlüğün sadece hızla değil, "görünmezlikle" kazanılacağının en büyük kanıtıdır.