Türk insansız hava aracı (İHA) teknolojisi denilince akla ilk olarak oyun değiştirici Bayraktar TB2 gelse de, bu başarının ardında yatan ekosistemin bir diğer önemli ve stratejik kanadını TUSAŞ'ın geliştirdiği ANKA ailesi oluşturuyor. Bir projenin sabırla nasıl evrildiğini, kazanılan tecrübeyle yeteneklerin nasıl katlandığını ve stratejik ihtiyaçlara nasıl cevap verildiğini en iyi gösteren örneklerden biri, ANKA ile başlayıp AKSUNGUR ile zirveye tırmanan bu gelişim sürecidir.
Bu hikaye, sadece daha yükseğe uçmanın değil, aynı zamanda daha akıllı sistemlerle donanarak gökyüzünde fark yaratmanın öyküsüdür.
2000'li yılların sonunda Türkiye'nin, Orta İrtifa Uzun Havada Kalışlı (MALE) sınıfında bir İHA'ya olan ihtiyacı netleşmişti. Terörle mücadele ve sınır güvenliği için kesintisiz, geniş alanları gözetleyebilecek stratejik bir "göze" ihtiyaç vardı. Bu doğrultuda TUSAŞ mühendisleri tarafından geliştirilen ANKA, ilk uçuşunu 2010 yılında gerçekleştirdi.
ANKA'nın Gelişim Aşamaları ve Kazandırdığı Yetenekler:
ANKA-A (Blok-A): Projenin ilk adımı olan bu versiyon, temel olarak bir keşif ve gözetleme platformuydu. Gündüz/gece kameraları ve lazer işaretleyicilerle donatılmıştı. En büyük katkısı, Türkiye'ye MALE sınıfı bir İHA'yı sıfırdan tasarlama, üretme ve uçurma yeteneğini kazandırması oldu. Bu, gelecekteki tüm gelişmelerin temelini oluşturan kritik bir adımdı.
ANKA-B (Blok-B): Kazanılan tecrübe ile ANKA, bir üst seviyeye taşındı. Bu versiyonda en büyük devrim, ASELSAN tarafından geliştirilen SAR (Sentetik Açıklıklı Radar) entegrasyonuydu. Bu sayede ANKA, bulutlu veya sisli havalarda dahi, hava koşullarından etkilenmeden yüksek çözünürlüklü yeryüzü görüntüleri elde etme yeteneği kazandı. Artık ANKA, sadece "gören" değil, aynı zamanda "her koşulda gören" bir platformdu.
ANKA-S: "S" Uydudan Kontrol ve Silahlanma: ANKA ailesinin en stratejik üyelerinden biri olan ANKA-S, adındaki "S" harfinin de işaret ettiği gibi SATCOM (Uydu Kontrolü) yeteneği ile donatıldı. Bu, ANKA'nın artık görüş hattı (Line of Sight - LOS) sınırlamasından kurtularak, TÜRKSAT uyduları üzerinden dünyanın herhangi bir yerinden kontrol edilebilmesi anlamına geliyordu. Menzil kavramı ortadan kalkmıştı. Aynı zamanda ROKETSAN üretimi MAM-L ve CİRİT gibi akıllı mühimmatlarla silahlandırılarak etkin bir taarruz gücü kazandı.
TUSAŞ, ANKA projesinden elde ettiği muazzam bilgi birikimi ve tecrübeyle yetinmedi ve çok daha iddialı bir hedef ortaya koydu: daha fazla faydalı yük taşıyabilen, daha uzun süre havada kalabilen ve çok daha çeşitli görevleri icra edebilen bir platform. İşte bu vizyonun ürünü olan AKSUNGUR, ilk uçuşunu 2019'da yaptı.
ANKA'nın tek motorlu tasarımının aksine, çift motora sahip olan AKSUNGUR, bu sayede hem daha yüksek bir taşıma kapasitesine hem de artırılmış görev emniyetine kavuştu.
AKSUNGUR'un Üstün Yetenekleri:
Muazzam Faydalı Yük Kapasitesi: 750 kg'lık faydalı yük kapasitesi, AKSUNGUR'un aynı anda birden fazla görevi yerine getirmesine olanak tanır. Kanatları altındaki 6 istasyonda çok çeşitli silah ve podları taşıyabilir.
Kesintisiz Görev Gücü: 40 saate varan havada kalış süresi, AKSUNGUR'un bir hedef bölge üzerinde günlerce kesintisiz gözetleme ve istihbarat (ISR) görevi yapabilmesini sağlar. Acil bir durumda ise anında taarruz görevine geçebilir.
Geniş Görev Yelpazesi: AKSUNGUR, sadece standart ISR ve taarruz görevleriyle sınırlı değildir.
Deniz Karakol: Üzerine entegre edilen sonar şamandıraları (sonobuoy) ve manyetik anomali dedektörü (MAD) ile bir deniz karakol uçağı gibi denizaltı savunma harbi (DSH) yapabilir.
Elektronik Harp (ELINT/SIGINT): Hassas dinleme ve sinyal istihbaratı podları taşıyarak düşman iletişimini ve radar sinyallerini analiz edebilir.
Stratejik Taarruz: Çok daha ağır mühimmatları (UPS, KGK gibi) taşıma kapasitesiyle, stratejik hedeflere karşı uzun menzilli taarruzlar gerçekleştirebilir.
ANKA'dan AKSUNGUR'a uzanan yolculuk, Türk savunma sanayisinin evrimsel gelişim modelinin en başarılı örneklerinden biridir. Her yeni versiyonda eklenen bir tuğla, bir sonraki daha büyük ve daha karmaşık yapının temelini oluşturmuştur. ANKA, Türkiye'ye stratejik İHA üretme yeteneği kazandırırken; AKSUNGUR, bu yeteneği çok daha esnek, güçlü ve çok yönlü bir platforma dönüştürerek Türkiye'yi bu alanda dünyanın en iddialı birkaç ülkesinden biri konumuna getirmiştir. "Daha yüksek, daha akıllı ve daha güçlü" parolasıyla gökyüzünde süzülen bu platformlar, Türkiye'nin teknolojik bağımsızlık vizyonunun en parlak sembolleri arasında yer almaktadır.
